Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, D-8 Zirvesi için gittiği Mısır ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gündeme dair mühim açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’deki son gelişimleri ve ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın Türkiye ve kendisiyle ilgili mesajlarını değerlendirdi. Trump’ın yapmış olduğu tespitlerin doğru ve yerinde bulunduğunu belirten Erdoğan, “Aramızda herhangi bir sorun hakikaten yok. Sayın Trump pragmatik bir siyasetçi. Kendi ülkesine ve müttefiklerine maliyet üreten politikaları değişiklik yapma vizyonuna haiz.” diye konuştu.
Suriye’nin kuzeyinde bulunan terör örgütü PKK/PYD’nin varlığıyla ilgili de konuşan Erdoğan, üstü kapalı bir şekilde sınır ötesi operasyon sinyali verdi. Erdoğan’ın “Biz Suriye’de mevcut terör örgütlerinin etkisiz hale getirilme zamanının geldiğini de göstereceğiz. Bizlere sınırlarımızın güneyinden herhangi bir tehdidin bundan sonrasında gelmemesi için bunu yapacağız. Bu sebeple bu şekilde bir riski kabullenmemiz mümkün değil.” sözleri operasyon mesajı olarak yorumlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da Suriye’ye gideceğini belirterek “Bilhassa DEAŞ, PKK/YPG bunlarla mücadelede onların asla yalnız kalmaması lazım. Ihtiyaç duyulan her neyse bu tarz şeyleri yapacağız. Yakında Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da inşallah Suriye’ye gidecek. Yeni yapılanmayı beraber yapacaklar.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır dönüşü verdiği mesajlar şu şekilde;
Kıymetli basın mensubu dostlarım ilk olarak sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Gelişen 8 Ülke Teşkilatı Dönem Başkanı Mısır’ın ev sahipliğinde düzenlenen D-8 Zirvesi’ne iştirak ettik. D-8, ülkemizin öncülüğünde bildiğiniz şeklinde rahmetli Necmettin Erbakan hocamızın kuruluşunu yapmış olduğu bir oluşumdur. Bangladeş, Endonezya, İran, Malezya, Mısır, Nijerya ve Pakistan’ın katılımıyla 1997 senesinde kuruldu. Teşkilatın sekreteryasına İstanbul’da ev sahipliği yapıyoruz. 3 kıtada temsil edilen ve 1 milyarı aşan nüfusuyla D-8, çeyrek asırlık süreçte yoluna güçlenerek devam ediyor. Bugün gelinen noktada D-8 teşkilatı, üyeleri arasındaki ticaretin artışına katkı elde eden bir yapıya dönüşmüştür. Kurum felsefesinde esas alınan sulh, diyalog, iş birliği ve hakkaniyet kavramlarının ne kadar mühim bulunduğunu bilhassa bölgemizde yaşanmış olan son gelişmeler bizlere gösteriyor. Küresel ve bölgesel çapta siyasal, ekonomik ve insani büyük sınamalarla yüzleştiğimiz bu zamanda D-8 kapsamındaki iş birliğimizi derinleştirmemiz büyük ehemmiyet arz ediyor.
Kıymetli dostlar, “Gençlere Yatırım ve KOBİ’lere Destek” temasıyla düzenlenen zirvemizde pek fazlaca meseleyi ele aldık. Teşkilatımızın en mühim girişimlerinden Tercihli Tecim Anlaşması’na bilhassa tüm D-8 üyelerinin taraf olmasına dair hedefimize Mısır’ın da anlaşmaya katılımıyla ulaşmış olduk. D-8’i yeni üye ve ortaklara açmak suretiyle tesir alanımızı daha da genişletmeyi arzu ediyoruz. Bu çerçevede can Azerbaycan’ın üyeliğini kabul ettik. Zirve hitamında kabul edilen Kahire Bildirisiyle tutumsal ve ticari iş birliğimizi ilerletme kararlılığımızı duyuru ettik. Önümüzdeki dönemde yönetimi Endonezya alacak. Endonezya’nın döneminde bir ihtimal bir yada iki, bir ihtimal üç ülkeyi daha D-8 üyeleri arasına dahil etme durumu söz mevzusu olabilir. Böylece D-8’i fazlaca daha kuvvetli bir hale inşallah getirebiliriz. Zirvede ek olarak, Filistin ve Lübnan’daki duruma ilişkin ortak bildiriyi kabul ettik. Ortak bildirimizde İsrail’deki Netanyahu hükümetinin Filistin halkına yönelik saldırganlığını ve internasyonal hukuk ihlallerini açık şekilde kınadık. Lübnan’da ise İsrail’in saldırıları binlerce masumun yaşamını kaybetmesine, altyapının büyük seviyede tahrip olmasına ve 1 milyondan fazla insanoğlunun yerlerinden edilmesine sebep oldu. Lübnan’da zorlukla tesis edilebilen ateşkes anlaşmasını memnuniyetle karşılamakla birlikte, ihlalleri de endişeyle takip ediyoruz. Orta Doğu’da huzurun sadece Gazze’de kalıcı ateşkesin sağlanmasıyla mümkün olabileceğine inanıyoruz.
Kıymetli dostlar, zirvemizde Suriye’deki gelişmeler asli gündemi oluşturdu. Suriye’de 13 senelik çatışmaların ve 61 senelik Baas zulmünün sona ermesiyle beraber yeni bir dönem başladı. Suriye halkının liderliğinde ilerleyen bu yeni süreç, ülkenin birlik ve toprak bütünlüğünün yine tesisi suretiyle, istikrarın sağlanması bakımından fazlaca fakat fazlaca önemliydi. Suriye halkının herhangi bir yol kazasına mahal vermeden, geçiş sürecini suhuletle yönetmesine destek oluyoruz. Değişik etnik ve dini grupların yan yana barış içinde yaşamış olduğu ve komşuları için itimat deposu olan bir Suriye’nin inşası en samimi arzumuzdur. Bunun için Suriye’nin bekasını tehdit eden DEAŞ, PKK ve türevlerinin kökünün kazınması gerekiyor. Ülkemizin güvenliğine de kasteden bu terör örgütlerinin başlarını kaldıramaması için sahada önleyici önlem alıyoruz. Zirvemizde bu konudaki kararlılığımızı yine teyit ettik. Umut ediyorum ki; önümüzdeki süreçte sahada yaşanacak gelişmeler, sıla hasreti çeken Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü şekilde vatanlarına dönmelerine olanak tanıyacaktır. Bu çerçevede tekrardan bayındır ile mevcut kurumların ıslahı suretiyle Suriye’nin toparlanması için internasyonal desteğe gerekseme bulunduğuna işaret ettik. Ek olarak zirve esnasında Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Abdülfettah el Sisi, İran Cumhurbaşkanı Sayın Mesud Pezeşkiyan, Pakistan Başbakanı Sayın Şahbaz Şerif’in yanı sıra katılımcı öteki devlet ve hükümet başkanlarıyla görüşmelerimiz oldu. Bu görüşmelerde de ticari ve ekonomik ilişkilerimizle beraber Gazze ve Suriye’deki durumu değerlendirdik. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, zirvemizde aldığımız kararların ülkemiz, bölgemiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
SORU: Bundan ortalama 2 ay ilkin Tataristan ziyaretinizden dönerken terör örgütü PKK’nın Suriye’deki kolu olan PYD ve YPG’nin bilhassa terk edilmeye ve yalnız bırakılmaya mahkum bulunduğunu vurgulamıştınız. “ABD terör örgütünü bir süre kucağında taşır fakat bu süre dolunca da bu tarz şeyleri kendi başına bırakmak zorunda duracak” ifadelerini kullanmıştınız. Bugün Suriye’de gelinen nokta bu sürenin dolmuş bulunduğunu gösteriyor diyebilir miyiz? Buna ek olarak “Biz sırtımızı PYD’ye, YPG’ye dayadık” diyenler vardı. Terör örgütünün tasfiye olmaya yakın bulunduğunu görüyoruz şu an için, o örgüte sırt yaslayanlara neler söyleyeceksiniz?
SINIR ÖTESİ OPERASYON SİNYALİ
PKK/YPG’nin umutları boşa çıktı. Esed’in beklentileri farklıydı fakat bunlar tecelli etmedi. Yeni bir tablo ortaya çıktı. Esed’in şu anda Rusya’da olması, olayın ne kadar manidar geliştiğinin bir ispatı. Bundan sonraki süreçte Suriye’deki kardeşlerimiz, gelecekleri ile ilgili kararları kendileri verecek. Hepimiz de onlara devlet yapılanmasının iyi mi olması gerektiği hususunda destek olmaya çalışacağız. Bizim tecrübelerimiz oraya iyi mi aktarılabilir, yeni bir toplumsal sözleşme çerçevesinde bir devlet iyi mi ayağa kaldırılabilir, bu mevzularda Suriye yönetimine yardım edeceğiz. Bir devleti ayağa kaldırırken en mühim adımlardan bir tanesi anayasanın inşasıdır. Bu mevzuda biz, başta Sayın Colani olmak suretiyle yeni Suriye yönetiminde yer edinen isimlerle iletişimi başlatmış durumdayız. Bildiğiniz şeklinde Ulusal İstihbarat Teşkilatı Başkanımızı yolladık. Dışişleri Bakanımız mevzunun tüm muhataplarıyla başından itibaren aslına bakarsanız diyalog halinde.
“HERHANGİ BİR TEHDİDİN BUNDAN SONRA GELMEMESİ İÇİN BUNU YAPACAĞIZ”
Biz Suriye’de mevcut terör örgütlerinin etkisiz hale getirilme zamanının geldiğini de göstereceğiz. Bizlere sınırlarımızın güneyinden herhangi bir tehdidin bundan sonrasında gelmemesi için bunu yapacağız. Bu sebeple bu şekilde bir riski kabullenmemiz mümkün değil. Terör örgütünün tek amacı hizmet ettikleri odaklara yaranmak olduğundan, yalnız kalmaya mahkumlar. Bu dün de böyleydi, bugün de bu şekilde… Sadece yarınları olmayacak. Terör örgütü için yolun sonu görünüyor. Senelerce bölgemizdeki halklara kan kusturdular. Başta Kürt kardeşlerimiz olmak suretiyle, Türklere, Araplara, Ezidilere ve nicelerine yaşamı zehrettiler. Bölgenin geleceğinde teröristlere yer yok. Bilhassa PKK terör örgütü ve uzantılarının raf ömrü tükenmiştir. Suriye’de sağlanacak itimat ortamı, terör örgütlerinin militan teminini de engelleyecektir. Bundan sonrasında bölgemizde sulh ve huzurun tesisi için yollar açıktır. Ülkemizdeki bazı siyasal partiler, Suriye ile ilişkiler noktasında yakın bir zamana kadar değişik açıklamalar yapıyorlardı. Şu anda onlar herhalde aynı şeyleri söyleme durumunda değiller. Onların da tüm umutları suya düştü. Suriye, bu yeni oluşumla hakikaten istikrarlı bir yapı kurduğu takdirde, İslam dünyasında bana nazaran fazlaca kuvvetli bir yer alacaktır. Bugün 30 milyonun üstünde bir nüfusa haiz bir Suriye, göz ardı edilemez. ABD Birleşik Devletleri ile Sayın Donald Trump’ın görevi devralmasıyla beraber yapacağımız görüşmeler fazlaca mühim. Ruslar Suriye’deki büyükelçilik ve başkonsolosluklarını kapatmayı düşünmediklerini söylüyorlar. Bu da Suriye için bana nazaran bir zenginliktir. Diplomatik misyonların devamında yarar var. Beni en fazlaca sevindiren şeylerden bir tanesi de gerek İslam Dünyası gerekse Batıdan birçok ülkenin artık Sayın Colani ile irtibatlarını geliştiriyor olmasıdır. Bunlar da bir yerde yeni yönetime güvenin işaretidir. Yeni dönemde Suriye, inşallah fazlaca daha değişik bir halde ayağa kalkacaktır.
SORU: Yeni Suriye yönetiminin bir başka problemi de güneyde İsrail’in işgal alanını bu fırsattan istifade ederek genişletiyor olması. Burada da Gazze’de olduğu şeklinde internasyonal hukukun işletilmesi mevzusunda Türkiye’nin de katkı vereceği hazırlıklar var mıdır?
İsrail internasyonal hukuku çiğnemeyi tane haline getirdi. Gazze’de internasyonal hukuku ayaklar altına aldılar, dünya sessiz kaldı. Lübnan’da egemen bir devletin toprağını işgal edip kan döktüler, dünya gene sessiz kaldı. İsrail’in pervasızlıklarına bugün Suriye maruz kalıyor. İsrail’in Golan Tepelerini işgaline yönelik BM Güvenlik Konseyinin 1967’deki 242 numaralı sonucu mevcut. Bu kararla İsrail’in Golan Tepelerini işgal etmesi kınanmakla beraber bölgeden çekilmesi talep ediliyor. Bu kararın tekrardan hatırlatılması ve uygulanması için internasyonal toplumun harekete geçmesi mühim. Batılı ülkelerden İsrail işgaline karşı sıska da olsa ses yükselmeye başladı. Oysa İsrail, sivillerin üstüne ilk bombayı attığında dünya ayağa kalksaydı, İsrail bugün bu işgal adımını atacak cesareti bulamazdı. Biz o gün sessiz kalmadığımız şeklinde, bugün de Suriye’nin topraklarını işgale teşebbüs eden İsrail’e karşı sessiz kalmadık, kalmayız. İsrail, internasyonal hukukun kendilerini de bağladığını er ya da geç öğrenecek. Biz her zeminde İsrail’i köşeye sıkıştırmaya, hukuka uygun hareket etmeye zorlamaya devam edeceğiz. Sadece Suriye’deki durumdan kendisine yarar sağlamasının da önüne geçmek için internasyonal tüm mekanizmalar etkin bir halde kullanılmalı.
“İSRAİL SALDIRGANLIĞINA GEÇ OLMADAN ‘DUR’ DENİLMELİ”
Burada İsrail’in durdurulması için ABD başta olmak suretiyle Batılı ülkelere büyük görevler düşüyor. İsrail’in Suriye’nin topraklarını işgalinin kabul edilemeyeceği en gür şekilde ifade edilmelidir. Yarın fazlaca geç olmadan bölgemizdeki huzuru ve istikrarı devamlı tehdit eden İsrail saldırganlığına “dur” denilmelidir. Yoksa İsrail bumerangı yarın onları her şartta destekleyenleri de hedef alır. Dün yaptığımız uyarılara kulak tıkayanlar, doğruları söylediğimizi bugün gördüler. Yarın, pişman olmamak için, bugün yaptığımız ikazları dikkate alıp lüzumlu adımları atmalarını tavsiye ediyorum.
SORU: Lübnan Başbakanı Necip Mikati ile bir görüşme yaptınız ve basın toplantısında Sayın Mikati’nin dikkat çekici bir ifadesi oldu. Mikati ‘Lübnan bir kriz yaşadı sadece şunu öğrendik, ilkin Tanrı’a sonrasında da Türkiye’ye güvenmemiz icap ettiğini öğrendik.’ dedi. Bu sözleri değerlendirmenizi rica edeceğiz.
Sayın Mikati ile D-8 Zirvesinde beraberdik, kendisine “Ilkin Tanrı’a sonrasında Türkiye’ye güveniyoruz ifaden halkımızın içinde fazlaca ciddi pozitif bir tepki meydana getirdi.” dedim. Sayın Mikati’nin Türkiye’ye itimat duyduğunu dile getirmesi de çabalarımızın takdir edildiğinin göstergesidir. Biz, dostlarımız ve kardeşlerimiz için güvenli liman olduğumuzu tarih süresince onlarca defa kanıtladık. Biz, yaptığımız uyarılarda da, aldığımız tedbirlerde de, gizli saklı ajandalarda kayıtlı gündemlerle hareket etmeyiz. Mertçe konuşur, mertçe davranırız. Bizlere güvenen, bizimle yol yürüyen kimseyi de yarı yolda bırakmaz, arkasından kuyu kazmayız. Anadolu irfanında bu anlayış “Yaratılanı severiz Yaratandan dolayı” şeklinde özetlenir. Bizim yürüdüğümüz yol da, hedeflerimiz de bu doğrultu üzerinedir. Ayrımcılık, tefrika bizim kitabımızda yer bulmaz. Hazreti Ali “Gönülleriniz bir olmadıktan sonrasında sayıca fazlaca olmanın bir anlamı yoktur.” der. Bizim hedefimiz o gönül birlikteliğini sağlamaktır. Hele hele zamanı, kültürel bağlarımızın bulunduğunu ülkeler ve milletlerle bu birlikteliği oluşturmak için yoğun çaba sarf ederiz. Temenni ediyorum ki Türkiye-Lübnan ilişkilerini güçlendirerek Lübnan’ı kısa zamanda bu bölgede ayağa kaldırırız. Fakat ilkin bu İsrail saldırganlığı meselesini çözmemiz gerekiyor. İsrail tüm bu zulmün, attığı bombaların bedelini ödemesi lazım.
SORU: Suriye topraklarında 8 Aralık’ta süregelen devrim süreci devam ederken dış ilişkiler ayağında birçok görüşme gerçekleştirdiniz. Bilhassa bu hafta hem karşı karşıya hem telefonda yoğun bir trafik vardı. Suriye’nin toprak bütünlüğü mevzusunda Türkiye’nin söylemlerine destek verildiği ve hakkının teslim edildiğine tanıklık ettik. Muhataplarınızla görüşmede itiraz eden bir görüşle karşılaştınız mı?
Ben doğrusu bu mevzuda negatif bir yaklaşım görmedim. Bölgesel ve küresel her kriz ve gelişme dış ilişkiler trafiğimizi artırıyor. Görüşmelerimiz, Suriye’nin geleceği, sulh süreçleri ve internasyonal iş birliği açısından mühim bir dönüm noktası olabilir. Suriye diplomasimiz kapsamında görüştüğümüz liderlere Türkiye’nin, Suriye’nin egemenliği, toprak bütünlüğü için çaba gösterdiğini anlattım. Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumanın yolu ilk olarak terör örgütleri ile mücadeleden geçiyor. DEAŞ bahanesi ile PKK ve uzantılarına haiz çıkma anlayışında olanlar var. Bu yaklaşım yakın geçmişte Suriye’yi bölünmenin eşiğine getirdi. Biz en başından beri PKK ve uzantılarıyla da, DEAŞ unsurlarıyla da savaşım ettik, ediyoruz. Batılı ülkelerin caddelerinde, meydanlarında iyi mi DEAŞ şov yapamıyorsa PKK ve uzantıları da yapamamalı. Yalnız caddeler meydanlar değil, toplumsal alanlardan kültürel mecralara kadar her yerde terör yapılanmaları ile savaşım koşul.
“SURİYE-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİ BİZ ÇOK DAHA FARKLI BİR YERE TAŞIYACAĞIZ”
Bizim Suriye ile 900 kilometreyi aşkın bir sınırımız var. Tüm bu sınır hattında Esed’e karşı duvarlardan tutun gidiş-gelişlere kadar ciddi manada engelleme adımları attık. Şu an itibariyle yeni yönetimin oluşmasıyla inşallah Suriye-Türkiye ilişkilerini biz fazlaca daha değişik bir yere taşıyacağız. Dikkatinizi çeken bir şey herhalde vardır. Halep’teki çarşılar, Halep’teki alışveriş bölgeleri aniden hareketlendi. Savaştan ilkin Esed zamanında oraya yaptığım ziyarette, oradaki kapalı çarşının aynen bizim kapalı çarşılar şeklinde hareketli bir yer bulunduğunu görmüştüm. Doğrusu orada tarih var, tecim var. Şu anda da hareket var. İnşallah bu hareket oraya bereketi getirecektir diye düşünüyorum.
SORU: ABD’nın seçilmiş Başkanı Donald Trump geçtiğimiz günlerde Suriye ve Türkiye ve sizinle ilgili mühim açıklamalar yapmış oldu. Sizinle ilgili övgü dolu sözleri var. Sizin için ‘Oldukca akıllı bir adam, fazlaca kuvvetli, fazlaca çetin, iyi anlaştığım biri’ diyor. Bu mevzularda, bu söyledikleriyle ilgili ne diyeceksiniz? Suriye ile ilgili de ‘Suriye’de olacakların anahtarı Türkiye’dir’ diyor. ‘Suriye’de ilerleyen güçlerin arkasında Türkiye var’ diyor. ‘Ve ben bundan rahatsız değilim’ diyor. Bu mevzuda ne diyeceksiniz?
Sayın Trump’ın sözleri kendisinin ve gelecek aylarda oluşturacağı yönetiminin Türkiye’ye bakışını özetliyor. Türkiye’nin gücünün ve etkinliğinin bizdeki karşıcılık haricinde hepimiz bilincinde. Aslen onlar da bazı şeylerin farkındalar sadece gerçekleri konuşmaya dilleri alışkın olmadığı için çarpıtıyorlar. Türkiye’nin diplomaside artan enerjisini internasyonal fikir kuruluşlarından medyaya varıncaya kadar hepimiz yazıp çiziyor. Ikimiz de gücümüzün ve etkinliğimizin farkındayız. Bu gücün deposu olan milletimize yaraşır şekilde hizmet etmenin derdindeyiz. Geçenlerde de söylediğim şeklinde Türkiye, Türkiye’den büyüktür.
TRUMP’IN TÜRKİYE AÇIKLAMASI! “DOĞRU SÖZE NE DENİR?
Bizim topraklarımızı korumak, ülkemizi kalkındırmak, köklerimize tutunarak ileriye adımlar atmak şeklinde bir gayemiz var. Bunun yanında dostlarımızın, kardeşlerimizin yanında durma sorumluluğunu omuzlarımızda hissediyoruz. Şam’da büyükelçiliğimizi tekrardan faaliyete geçirdik, orada adımızı gören Suriyeli kardeşlerimizin hissiyatlarına bir bakın. Türk beklenendir, sözü öylesine kurulmuş bir cümle değildir. Türkiye’nin gönül sınırları fiziki sınırlarının fazlaca ötesindedir. Gittiğimiz her ülkede, ayak bastığımız her coğrafyada, bunu gördük. Sayın Trump da aslen bir durum tespiti yaparak ülkemizin gücü ve etkinliğinin altını çiziyor. Doğru söze ne denir? Tespitler yerinde. Aramızda herhangi bir sorun hakikaten yok. Şu an itibariyle kendisi seçildiği andan itibaren görüşmelerimizi yaptık. Sayın Trump pragmatik bir siyasetçi. Kendi ülkesine ve müttefiklerine maliyet üreten politikaları değişiklik yapma vizyonuna haiz. Devir-tesliminden sonrasında gene herhalde ikimiz de ilk tebriğimizi yapar, gündemimizde bulunan mevzuları samimiyetle ele almaya başlarız.
SURİYE’DE KAYIP TÜRK VATANDAŞI VAR MI?
SORU: AFAD’ın Esad rejiminin işkence üssü olarak malum Sednaya’daki çalışmalarını soracaktım. Orada yitik Türk vatandaşları var mı?
Yok, öyleki bir informasyon getirmediler bizlere. Bu 6 kat yerin dibindeki cezaevinin iyi mi bulunduğunu ve burada insanların ne hallere sokulduğunu gördünüz. Biz Türkiye olarak bu işi seyretmedik, tribünde kalmadık. AFAD’ımızı tüm teçhizatıyla ekipmanlarıyla beraber Suriye’ye yolladık. Orada o emekleri yapmaları, o çalışmalarla ilgili raporların oluşturulması, hem bölgeye hem İslam yaşamına güzel bir bildiri vermiştir. AFAD’ımız orada görevini yapmış oldu ve döndü. Oradaki acı tabloları, o tünelleri gördünüz. Tünellerin uzunlukları, oraların içler acısı hali, hepsi birer yıkım. Dünya Suriye’nin bu halini görüp, ihtiyaç duyulan notu lüzumlu bölgelere vermiştir diye düşünüyorum. Hepimiz de bilhassa AFAD’ımızla orada başarı göstermiş bir operasyon yaptık, neticesini aldık. Tüm bunlar tarihe fazlaca mühim bir kayıt olarak düşülecektir diye düşünüyorum. Sednaya Hapishanesi bizim senelerdir söylediklerimizi doğruladı. Oradaki zulümler, işkenceler, yargısız infazlar, Baas Rejimi gerçeğinin en acı fotoğraflarından biridir. Her zulüm gören coğrafyada olduğu şeklinde, Suriye’de de toplu mezarlara rastlanıyor. Anlaşılan Suriye’de hemen hemen, zulüm ve işkence fotoğrafının tamamını görebilmiş değiliz. Bunun için birazcık daha zamana gerekseme olacak. Kendi halkına böylesi zulmeden Esed yönetiminin bunların hesabını internasyonal hukuk zemininde vermesi için elimizden geleni yapacağız. Ümit ederim Sednaya fotoğrafı “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?” diyenleri, “Suriyelilere kapılarımızı niçin açtık?” diye yabancı düşmanlığını körükleyenleri, “Esed af duyuru etti Suriyelileri ülkelerine gönderin” diyerek bizlere akıl verenleri bir nebze olsun utandırmıştır. Hala aynı cümleleri kuranların insani değerlerini Esed’in ölüm preslerinde ezdiğini, vicdanlarını yerin yedi kat altındaki zifiri karanlık hücrelere kapattıklarını düşünmemek elde değil. Suriye’de kayıpların acıları dinmeyecek, sadece Suriye düşmüş olduğu yerden kalkacak. Bu zulümler hatırlanacak. Unutulan zulmün tekrarlanacağını biliyoruz. Kardeş Suriye halkı, bugün kanayan bu yaralarını sarıp, tekrardan hür ve müreffeh bir gelecek inşa etmek için bir ve tüm olacak. Yanlarında ise hep kardeşleri Türkiye’yi bulacaklar.
SORU: Suriyeliler mevzusunda siz fazlaca ağır eleştirilere doğal olarak oldunuz, her türlü probleminin deposu olarak Suriyeliler yayınlandı. Seçimlerde de aleyhinizde konuşuldu. Bugün şu şekilde geri dönerek baktığınız süre, ‘İyi ki Suriyelilere haiz çıktık, vicdani görevimizi yaptık’ diyor musunuz? Bir de Türkiye’nin bölgedeki gücü arttı. AGİT Genel Sekreterliğine Feridun Sinirlioğlu Bey geldi. Öte taraftan Somali ve Etiyopya arasındaki sorunları çözdünüz. Bu mevzuyla ilgili görüşünüz nedir?
Bölgedeki tüm bu gelişmelerde adımımızı inanarak attık. “Biz Ensar’ız, onlar Göçmen…” derken bizim değişmez kaynaklarımıza, mukaddes değerlerimize dayanarak bu tarz şeyleri söyledim. Fakat karşıcılık bu şekilde bakmıyordu. Ensar terimi ne anlama gelir, Göçmen ne anlama gelir bu tarz şeyleri idrak etmek şeklinde bir dertleri yoktu. Peki ne oldu şimdi? CHP kendi içinde bölük pörçük, paramparça. Diğer tarafta Dem, onu aslına bakarsanız anlatmaya gerek yok. Biz bu süreçte terörle mücadeleyi de fazlaca kesin bir halde yaptık. Elhamdülillah neticeyi de aldık ve alıyoruz. Sınır boylarında bu kadar duvar örüyoruz. Bu duvarları kendi ülkemizi terör tehdidinden koruyalım diye inşa ettik, ediyoruz.
“GAZİANTEP ŞU ANDA HAREKETLENDİ”
Bunun yanında yeni bir adım daha atacağız. Irak’la, Suriye’yle ticari ilişkilerimizi yoğunlaştıracağız. Bu, gerek Suriye için gerek Türkiye için yeni bir hareketlenmeyi her bakımdan getirecek. Bununla beraber de bölgeye değişik bir hava gelecek. Gaziantep şu anda hareketlendi. Kilis aynı şekilde hareketleniyor ve daha da hareketlenecek. Biz ülkemize sığınan bu insanları kovmuyoruz. Biz bu insanlara “Evine gidersen git fakat gönüllülük esasına nazaran git. Siz bizim başımızın üstündesiniz. ‘Ben evime gideceğim’ diyorsanız evinize gidebilirsiniz.” diyoruz. Şu anda aslına bakarsanız Suriyeli evlatların okulları devam ediyor. Okullarını bu yıl burada bitirecekler. Ondan sonrasında Suriye’de, Dara’da, Deyrizor’da, Suriye’nin öteki bölgelerinde evleri var ise oraya kolaylıkla gidebilirler. Savunmadan tutun, eğitime, enerjiye kadar birçok alanda iş birliği yapacağız. Suriye’nin şu anda enerjide ciddi sıkıntıları var. Fakat biz onların enerjideki bu tüm sorunlarını da inşallah hızlıca gidereceğiz. Bu mevzuda da Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanlığımız oraya her türlü imkanı inşallah sağlayacak.
Etiyopya Somali mevzusu da mühim. Etiyopya ile Somali arasındaki o barışın adımlarını hakikaten değişik ve kesin bir halde attık. Gerek Etiyopya Başbakanı gerek Somali Cumhurbaşkanı sağ olsunlar bizim bu arabuluculuğumuza pozitif yaklaştılar. Yaptığımız basın toplantısında da bunu ortaya koydular. Zor da olsa antak kalma bir senelik sürecin arkasından sağlanmış oldu. Etiyopya’nın burada bir mühim sıkıntısı var. Etiyopya, topraklarından denize ulaşamıyor. Bunun için Somali’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü temellinde bir adım atıldı, Etiyopya’ya denize erişim imkanı tanındı. Etiyopya fazlaca büyük bir ülke. Bu şekilde büyüklükte bir ülkenin bu şekilde bir imkanı yakalaması gerekir. Biz Somalili kardeşlerimize, bilhassa Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh’e bunu da söyledik. “Artık burada Etiyopya’ya destek vereceksiniz. Bir adım atalım ve bu buluşmamızın en mühim neticesi de bu olsun, Etiyopya denize açılsın.” dedik. 7 saat bir tek üçümüz değil, heyetler de aralarında görüştü. Kimi zaman görüşmeler çıkmaza da girdi. Böylesi anlarda devreye girdik, meseleyi çözdük. AGİT mevzusuna gelirsek; Türkiye’nin etkinliğini ve mesele çözme kapasitesini bilen AGİT üyesi ülkeler oy birliği ile Sayın Feridun Sinirlioğlu’nu Genel Sekreterlik şeklinde mühim bir göreve layık görmüş oldu. Türkiye hem bölgesinde hem de küresel sorunlara yaklaşım seçimi ile öne çıkıyor. AGİT tüm bu özelliklerimiz sebebiyle ülkemize duyduğu itimatı ortaya koymuştur.
SORU: Türkiye, Suriye’nin iç savaşı başladığı 2011 yılından beri Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve birliğine vurgu yapmış oldu. Bu bağlamda oldukça tutarlı ve yapıcı bir siyaset izledi. Bugün yeni bir dönem başladı. Aslen kısmen de değindiniz. Bu yeni dönemde geçmişte olduğu şeklinde Türkiye herhalde Suriye halkının yanında olacak, bunu vurguladınız. Yeni dönemde Türkiye’nin Suriye politikasının çerçevesini ne şekilde çizersiniz?
Senelerdir Esed zulmüne maruz kalan Suriye halkı birliğini ve kardeşliğini tekrardan tesis etmeye fazlaca yaklaştı. Önümüzdeki süreçte hiçbir gücün terör örgütleriyle iş tutmaya devam edeceğini düşünmüyoruz. Ülkenin öteki bölgelerinde bulunan DEAŞ, PKK-YPG şeklinde terör örgütlerinin başı en kısa sürede ezilecektir. Terörden arındırılmış ve halkı tarafınca yönetilen bir Suriye’nin inşası için dün olduğu şeklinde bugün de elimizden geleni yapacağız. Bölge terör örgütlerinden temizlendikten sonrasında da Suriye’yi ayağa kaldıracak adımlar hızlanacaktır. Suriye’nin kaynaklarının Suriye halkının refah ve refahı için kullanılması mevzusu da önemli. Bugüne dek Suriye’nin kaynakları terör örgütleri başta olmak suretiyle bölgede etkinlik gösteren gruplara aktı. Bu musluklar Suriye devrimi ile kapatıldı. Şimdi ülke tüm enerjisini ayağa kalkmak için kullanacak. Türkiye Suriye’nin tekrardan imarı ve kurumlarının ihyası için destek olmayı sürdürecektir. Internasyonal toplumun da buna katkı sunması için çalışıyoruz. Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmesiyle Suriye tekrardan zenginleşecek, üretime odaklanacak ve kalkınacaktır.
SORU: Suriye’de devlet kurumları tekrardan ayağa kaldırılacak, anladığımız kadarıyla bunun teknik emekleri yapılıyor. Bunun yanı sıra Suriye’nin inşa aşaması da olacak. Suriye’deki tekrardan yapılanma sürecinde öncelik verilen sektörleri sormak isterim. Türkiye’nin buradaki ekonomik katkıları ne olacak? Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması için internasyonal aktörlerden hangi somut adımları bekliyorsunuz? Türkiye’nin İdlib’deki insani yardım faaliyetleri mevzusunda internasyonal cemiyet yeterince katkı veriyor mu?
Suriye’de çatışmalar ve senelerce devam eden cenk, şehirlerin ve devletin altyapısını çökertti. Yaraları sarmak için kentlerin tekrardan imarı mühim. Suriyeli mültecilerin ülkelerine gönüllü dönüşü ve sürdürülebilir bir yaşam kurmaları için barınma meselesini çözmek gerekiyor. Yeni evler, iş alanları, üretim ve enerji tesisleri, ziraat ve hayvancılığa yönelik tesisler hızla oluşturulmalı. Suriye ekonomisi de çökmüş durumda. Suriye’ye yönelik Esed rejimi sebebiyle konulmuş olan engelleme ve kısıtlamaların kaldırılması ülkenin tekrardan toparlanması için yarar sağlar. Suriye’nin tekrardan internasyonal topluma entegre edilmesi bir başka mevzu. Suriye’nin geleceğini temellendirecek, kapsayıcı bir anayasa yapmak ve siyasal sistem inşa etmek de bu adımlar kadar lüzumlu. Suriye’nin geleceğine Suriye halkının karar vereceği gerçeğini kimsenin aklından çıkartmaması gerekir. İnsani yardımlar mevzusunda yeterlilik söz mevzusu değil. Suriye’ye şu anda o beklenen insani yardımın geldiği de yok. Biz Türkiye olarak bugüne dek Suriye’ye yeni dönem için insani yardım bazında birçok katkılar yaptık. Şimdi de bu devrimden sonrasında bu insani yardımlarımız devam ediyor, devam edecek. Bu yeni yönetimin bilhassa gereksinim duyan birçok unsur bulunuyor. Bu unsurlar mevzusunda da onları yalnız bırakmayacağız. Bilhassa DEAŞ, PKK/YPG bunlarla mücadelede onların asla yalnız kalmaması lazım. Ihtiyaç duyulan her neyse bu tarz şeyleri yapacağız. Yakında Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da inşallah oraya gidecek. Yeni yapılanmayı beraber yapacaklar.
rn
","author":{"@type":"Person","name":"editor","url":"https://www.habergonder.com/author/editor/"},"articleSection":["Siyaset"],"image":{"@type":"ImageObject","url":"https://www.habergonder.com/wp-content/uploads/2024/12/19306225-700x400.jpg","width":700,"height":400},"publisher":{"@type":"Organization","name":"","url":"https://www.habergonder.com","logo":{"@type":"ImageObject","url":""},"sameAs":["https://www.facebook.com/jegtheme/","https://twitter.com/jegtheme","#","#"]}}